değil iki on iki kere sevsen yetmiyor bazen iki olmaya
bir değil bin olsan sağlanmıyor ikiyle eşitlik
hep küçüktür 2 oluyor
az kalıyor az geliyorsun
sen bin oldukça nasıl olsa artıyor deyip sarıyor geriye
sardıkça sarsıyor, sallıyor
her artışın bir deprem olduğunu
her sarsıntının can acıttığını
her sallantının çatlaklar oluşturduğunu görmüyor
ya da görmek istemiyor
halbuki ne kadar basit
bir ol ve kal öyle
fazladan çaba harcama
dur öyle
arttıkça eksildiğini bilmiyor ama
ve gün geliyor artandan arta kalanlar
artık, artık olmaktan öte gidemiyor
sorgu o zaman başlıyor
“ne oldu sana” “sen bu değilsin” “neyin var senin” diye
diye diye devam ediyor
daha da alıp götürüyor daha da eksiltiyor
atalarımızında dediği gibi hazıra dağ dayanmıyor
ya da gidenleri bir yere kadar finanse edebiliyorsun
giderler gelirlerden fazla oldukça zarar etmeye devam ediyorsun
ürettiklerin artık sana zarar veriyor
hammadde ve işgücünü finanse etmek artık zor
yavaş yavaş demirbaşta kayıtlı hatıralarını falan satıyorsun
“yeter ki dükkan kapanmasın” diye düşünüyor “elalem ne der?” diyorsun
ama maliyetlerin yüksek
e acılarda para etmiyor onların depolama maliyetleri hepsinden ağır
klasik bir “atsan atılmıyor satsan satılmıyor” durumu
devam etmek için bir durum analizi yapıyorsun
bir yerde tıkanıyor kala kalıyorsun
yabancı kaynakların zaten hiç olmamıştı.
özkaynaklarını ise tüket(il)eli epey oldu.
varlıklara ise zaten tedbir konulmuş
rica minnet geldin bugünlere
şifa niyetine verilecek bir iki kısa vadeli teselli o kadar
sonunda haczetmeye başlıyor seni senden birşeyler bekleyenler
bu da seni iyice aczediyor
dönüp fizibilite raporlarına bakıyorsun
“biz böyle planlamamıştık” diyorsun
pembe kağıtlara beyaz harflerle yazdığın planların sonuçları kara kara tablolar oluyor
yani olmuyor
bin değil on yüz bin olsan olmuyor